16 Temmuz 2011 Cumartesi

Masaldı.

Bir varmış bir yokmuş...diye başladı her masal gibi...Masal bu ya güzeldi..Adanmışlıktı..Aitlikti..Hiç bitmeyecekmiş gibi gelendi...Güzeldi...
Ve masal bu ya..Gökten üç elma düştü diye bitendi...
Sona yaklaşılandı..
Gözyaşıydı..
Mağrur peri masalına dönüşe yol hazırlığıydı..Masal bu ya..Masaldı.
"veda etmeden gidilmez çocuk"

13 Temmuz 2011 Çarşamba

hayat güzel.

kimi zaman küçük bir kız çocuğu gibi davranıyorum.elimden oyuncağım alınmış ya da istediğim bir şey alınmamış gibi.zihnimde tutturuyorum,diretiyorum,kendimi üzüyorum sonra kendime kızıyorum bir daha üzüyorum.yıllar geçiyo ama hala o kadar kırılganım ki bundan mı acaba can kırıkları biriktiriyorum.sonra onları temizlemeye çalışıyorum,ufaklarını çıkaramıyorum bazen,acıtıyolar ama onlarla yaşamayı istemiyorum,belki de onları istemiyorum.evet istemiyorum.ben ağız dolusu kahkahalar atmayı seviyorum.mutsuzluğu kim sever orası ayrı ama ben hiiç sevmiyorum.hayat yaşadıklarıma saysın dercesine sadece mutlu olmak istiyorum.herkes kadar,her şey kadar mutlu olmak.
çok mutlu olmakta bile yok gözüm sadece mutlu olsam da yetinebilirim.hani bir şeyin fazlasını isteyince ya da ne bileyim fazlası olunca büyüsü kaçacakmış gibi.hep öyle olmaz mı çok güzel geçen bir gün kötü biter çoğu zaman ya da çok çok mutluysan bir terslik olur.evren fazlasını alırcasına çıkarıverir karşına birden,kalırsın öyle,ne bir adım beri gelebilirsin ne bir adım öteye geçebilirsin.hayatla arana giren her şeye sırtını dönersin sadece.kaçış diyeyim ya da..
bunları yaşamamak adına izin vermeli insan hayata.küçük armağanlar sunsa da ona payıma düşen buymuş diyip yetinebilmeli.içindeki çocuk o zaman hiç büyümeyecekse de küçük şeylere mutlu olduğun kadar küçücük şeylerden kırılabileceksen de öğrenmeli.ve öğretmeli herkese 
hayat yaşadığın,yaşattığın kadar güzel.
aslında hayat güzel.fazla süse ihtiyacı yok.

12 Temmuz 2011 Salı

,işte

-"git" dedim
-"kalsam"dedi
-"git"dedim
-"gitti"
zaten gitmeye meyilliydi
ve belki de gitmek için gelenlerdendi.

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Çok Pis Uçasım Var!

Ben baya zamandır yazmıyo muyum öyle mi hissediyorum..Bilemedim.Sonuçta burdaki "bayağı" kavramı kişiden kişiye göre değişir..Benimde yazı yazmaya 1-2 gün ara verince iyi hissetmeyen biri olduğumu göz önüne alırsak evet "baya" bi olmuş..
Neyse Merhaba :)
Aylardır rakı rakı diye tutturan ben muradıma erdim sonunda..Rakı can'dır..Dostuyla,muhabbetiyle,mezesiyle,müziğiyle bambaşkadır..Nitekim buda öyleydi..Bir tatlı huzur alırcasına hoş bir gece geçirdim..Huzurlu ve dingindim bir de neşeli..Hep efkar dağıtmak için içmemeli değil mi?Sonra yeni keşfimin okumak arzusuyla yanıp tutuştuğum "ilk" kitabını aldım.."İle"Aman kitabım bitmesin diye başlamadım bile..Biliyorum ki başlayınca bitecek ve bitmesini istemeyeceğim kadar güzel olduğuna eminim.
Sonra üstüne 2kitap daha aldım,o bitince "avuntu" olsun diye..Anlayacağınız üzre günlerimi kitaplarıma adamak hazırlıkları içerisindeyim..Kendimi bende bula bula bir hal oldum günlerdir biraz kitaplarda aramalıyım dedim.
Çocuksu bir mutluluk var içimde..Mutlulukla-mutsuzluk arasındaki o ince çizgide durur ya insan kimi zaman..İşte o zamanlardan kurtuluşa "şükran günleri" düzenleyesim var..Direncimi kaybetmeye yüz tuttuğum zamanlarda bana güç veren içimdeki gökyüzüne şükredesim ah bir de anlatasım var işte böyle..Daha öncede demiş miydim bilmiyorum ama "-ası,-esi" eki için belki de milyonlarca kez teşekkür etmeli Tanrı'ya..Favori "ek"im:)Her şeyi ne kadar da anlatılabilir kılıyor..Sanırım yakın zamanda bir teşekkür listesi hazırlamalıyım..
Azıcıkta bugün gittiğim film hakkında bilgi vereyim ya da kendimce eleştireyim..Filmimizin adı "Ruhlar Bölgesi"Filmi izlemek isteyen çok olduğundan(!) bir gün önceden salonu kapattık ve nihayetinde bugün 4kişi yayıla yayıla izledik..Hep derim yine diyorum ben filmden teknik açıdan anlamam ama diğer açısı neyse onuda anlamam lakin "korku/gerilim" kategorisindeki filmlerden de çok hoşlanmadığımdan baştan eksisini aldı.İnsanları korkutma,germe amacına ulaşmakta oldukça başarılı olsa da "Ruhlar Bölgesi 2"nin çekilebilmesi için çekilen son o kadar yaratıcıydı ki(!) nasıl bekliycem bilemiyorum.Sonuç olarak eğer yazın sıcağında Ankaradaysanız ve sinemaya gitmek için bir plan yapıyorsanız gitmeyin bu filme azizim.Gereksiz yere gerilmenin anlamı yok.Seçiminizi "İncir Reçeli"nden yana kullanın mesela..Oda ağlatıyo biraz gerçi ama olsun.Ağlamak iyidir,açılırsınız:)
Filmden müziğe geçiş yapmak isterdim lakin henüz yeni keşiflerim yok,hala bıraktığınız yerdeyim.Mabel Matiz'de yani,
ve şu sıralar en çok "Şüpheli Şarkının Şairi"ni dinlemekteyim..
Şair demişken;
Şair olasım var,
istanbul'a gidesim var,
hayat olasım var,
hayatta hayat olasım var,
gökyüzünde bulut olasım var belki de yıldız ya da bir kuş olasım var..Çok pis uçasım var!
Bugünlük bu kadar olsun,hayatınızdaki her şey gökyüzü tadında olsun.Sevgiyle.



8 Temmuz 2011 Cuma

b'İZ

belki sen..

Ve belki ben..

Belki b'iz..

Çok..

Çok işte..


İyiy'iz,güzel'iz..

B'iz'iz.

İkim(iz)dik

yani b'iz birer iz'dik

neden "b" bilmiyorum ama

yapıştırıcı olmalı

iz'iz lerin yapıştırıcısı

sonuç olarak

b'iz'iz.

6 Temmuz 2011 Çarşamba

"en güzel bişey"

Dengesi bozuk,kafası karışık canım Ankara'm sayesinde bugün bir ıslandım mı ıslandım..Islanırken sövdüm mü sövdüm bir o kadar da sevdim mi sevdim...Şimdi benim Ankara'ya olan aşkımın,bizim çok iyi anlaşıyoruz olmamızın sebebi daha net çıktı ortaya sanırım..İkimizin üstünde de bir "aşıklık hali" var..
İkimizde güneşli günlerimizde de olsak yağmuru seviyoruz çünkü ikimizde gökkuşağını mutlulukla özdeşleştiriyoruz..Sahaflarıyla,Dost'uyla önünden her geçtiğimde huzur bulduğum müzikler çalan Gizem Müzik'iyle,Karanfil'i,Yurtlar Sokağıyla ne bileyim işte her şeyiyle sevdiğim her yeriyle aşığım Ankara'ya...
Ankara aşkımdan şöyle bir kısaca bahsettikten sonra asıl konumuza gelelim..
Yağmur.."En güzel bişey"lerden biri..Yağmuru dinlemek ayrı,izlemek ayrı bir huzur verir..Ama bir de yağmuru söylemek vardır ki o en güzelidir..Bir yandan kahveni yudumlarken bir yandan da yağmura yazılar yazıyorsan bunun adı yağmuru söylemektir..İşte bugün yağmurda ıslanırken en çok bunu yapmak istedim..Yazmayı..O an kelimelere dokunmak istedim,yağmuru söylemek istedim..Yapamadım ama en güzel bir şeylerden biri olan bişiyi yaptım..Kokusunu içime çektim..Sevgilinin kokusunu içime çeker gibi hücrelerime kazıdım..Mutlu oldum...Umut doldum..Bu yüzdendir ki..Bir daha sevdim bir daha aşık oldum hem ona,hem yağmura hem de Ankaraya..
Sevgiyle..


5 Temmuz 2011 Salı

Mutluluğu Umut Gücüyle Çağırmak

Eskiden yani çok eskiden ben de çocuktum..Küçük ellerim ve bir türlü ısınmayan küçük ayaklarım vardı..Bitmek tükenmek bilmeyen hayallerim,bide yanımdan ayırmadığım küçük tavşanım...O zamanlar uçağın camının açılabilir olduğunu sanardım bulutlardan da bir parça koparılabilir..Küçükken yani..Ama şimdi bakıyorum da hiç çocuk olmamış gibiyim..Çocukluğumdan bugünüme ısınmayan ayaklarımdan fazla bir şey kalmamış..Normal mi zihnimde bu kadar az "küçüklük" taşımam,acaba yıllar sonrada böyle mi olacak,hiç 21 yaşında olmamışım gibi..Kimbilir..
İçimde bir dünya dönüyo..Hissediyorum..İçimde bir hayat yaşıyo...Ve içim sonsuz bir gökyüzü taşıyo..Hatta gökyüzü içimden taşıyo..Kimi zaman  mutluluk kimi zaman mağrur bir mutsuzluk ama her daim sonsuzluk halinde evrene karışıyo..Sanırım bu bende varım diyiş şekli benliğimin..
Bir sürü duygu yaşatır ya insan içinde..Ne bileyim kimi zaman kendi bile tanımlayamaz anlam veremez..Ama o kadar alışıktır ki onlarla yaşamaya yadırgamaz..Çünkü bir kere doğurulmaya gebeyse yaşanacaktır o duygular iyi ya da kötü..Ben bu duygular içinde en çok umudu seviyorum..Bence her duyguya can veren ya da her güzel duygudan can alan odur..En mutsuz hissettiğim zamanlarda mutlu olmayı umut ettiğimde mutlu olmuşumdur aslında bunun adı “Mutluluğu Umut Gücüyle Çağırmak”tır ben’ce de…
Mesela bazı geceler..Çok üşüyorum..O zaman umut gücüyle çağırıyorum o’nu…Sadece sarılsa,hissetsem ve içim ısınsa diyorum..Hissetsem diyorum..Hissetsem..Sahi nasıl bir duygu hissetmek..Bazen yanıbaşındakini hissedemezken bazen millerce uzağındakini hissedebiliyosun..Bazen konuşarak bile anlaşamıyoken kimi zaman sadece hislerinle anlaşabiliyosun..Nasıl bir şey ki bu?Güzel bir şey sanırım “hissetmek”
Çocukluğumdan çok fazla bir şey taşıyamama inat bir çocuk barındırıyorum taa derinlerimde bir yerlerde..Bazen uyumadan ona masallar anlatıyorum..Masallar hep güzeldir ama ben ona hep güzel şeylerden bahsetmiyorum..Acılardan da bahsediyorum bir gün mutsuz olursa yaşaması gereken bu duyguya hazırlıklı olsun istiyorum..İstediği her şeyi yapmıyorum şımartmıyorum ama mahrumda bırakmıyorum..Kocaman bir gökyüzü’sü var zaten daha neyi olsun ki?Sonsuzluğu sunmuşum ona,içimdeki yıldızları sermişim önüne,ötesini istediğini ona yetinebilmeyi öğretiyorum sadece..Sabretmenin esaslı bir duygu olduğunu anlatıyorum..
Biraz da “Mabel” den bahsetmek istiyorum bugün..İnsanın içine nasıl bu kadar işlediğini merak ediyorum..Neşeden uzak hatta acıya yakın şarkılarla nasıl insanın içindeki aşkı besliyo anlamıyorum..Benle mi ilgili yoksa Mabel dinleyen herkes aynı mı bilmiyorum..Ama seviyorum dinginleşiyorum onu dinlerken ve aynı listeyi çevirip çevirip dinlemekten hiç bıkmıyorum..
Sanırım uzattıkça uzatıyorum..Neyse..Ben İçimdeki çocuğa can veren beni seviyorum..İçimdeki hayata umut vermeyi severken o umuda hayat veren duyguyu seviyorum..Kelimelere dokunmayı seviyorum..Ve umuyorum ki..Hiçbir şeyiniz kalmasa bile umudunuz sizin olsun..Siz de olsun..Sevgiyle.

3 Temmuz 2011 Pazar

"...Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına   
Çünkü ömür dediğimiz şey,hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana."

2 Temmuz 2011 Cumartesi

"u" harfi önemlidir.

Gece gece kendime bir yeşil çay yapmışım ki sormayın..Sıcak mı sıcak,leziz mi leziz,içip içipte doyulamayası falan gibi sıfatlarla anlatmayı çok isterdim lakin,yapamam.


Bugün günlerden pazar,sevmem.Hele pazar kahvaltısı yapamayacağım pazarları hiç sevmem.Neyse bu tatsız muhabbeti de geçelim..
Gelgelelim neye gelelim,tam olarak şu an saçmalama modu tavan yapmış bir kişiliğim..
Hani o kadar tavan yapmış ki neye saçmalayacağımı bile bilmiyorum..
Fok balıkları yalnızmış ona mı saçmalasam 
Feto "Cemre Beklentisi" diye kitap yazmış ona mı saçmalasam bilemedim..
Bu yaman çelişkiler,bilememekleri falan koyayım bir kenara da ciddi konulara geleyim en iyisi..


Biliyo musunuz renkli kalemlerim,renkli kağıtlarım yok artık ama bunu üzülerek söylemiyorum.Rengarenk kağıtlara rengarenk kalemlerle yazmak avunmak avunmanın da ötesinde değişkenlikti ama artık tek renk kağıda tek renk kalemle yazılar yazıyorum.Bembeyaz kağıda belirsizlikten uzak netlik ve kararlılıkla yazılmış yazılarımdan ötürü mutluyum bir o kadar da umutlu.Mutluluk kadar önemlidir (u)mutluluk,benim lügatımda Umutluluğun tanımı mutluluğa U'lar hediye etmektir.Anlayacağınız umutluluk kadar önemli olan bir şey de "u" harfidir.Önemli harftir.Tabi benim u-mutluluk günümüz şartlarında olmuş e-mutluluk ya neyse varsın olsun!


Şu anda deniz olan bir yurdum şehrinde,kasabasında vs.inde olmak ister miydim?İsterdim çok isterdim hem de ..Zamansızladığım günlere inat bolca zamanım olan şu günleri yurt odasında geçirmek yerine denizlili bir kentte geçirmeyi yeğlerdim fakat gel gör ki hayal kurmak güzeldir..Ankarayla henüz evlenemedim balayına çıkamıyorum.


Yemek yapmak istiyorum,yeni yeni tatlılar yapmak istiyorum..Çağımın sorunu üşengeçlik gibi bir hastalığım olmasa belki mümkün olur isteklerim..Ne bileyim belki o zaman düşündüklerimle fiillerim uyuşur ve fiilimsi bütünü(bkz.mayışmak) olmaktan çıkar.


Neyse bakalım bugünlükte bu kadar olsun.Gününüz aydın olsun bana da iyi geceler olsun çok tatlı rüyalar olsun.Rüyam en sevdiğimden,çikolatalı olsun bir de içinde bolca aşk olsun:)Şarkımızda aşktan olsun!

1 Temmuz 2011 Cuma

Sonuç olarak:"Ben incir reçeli severim"

Aylar aylar sonra izleyebildim "Ya Sonra"yı..Açık konuşmak gerekirse ben öyle çok anlamam filmden,teknik açıdan zaten anlamam da ne bileyim herkesin beğendiğini beğenmeyebilir,hiç kimsenin beğenmediğini de beğenebilirim yani o açısı hangi açısıysa onu da anlamam velhasıl kelam beğenmedim..Yani filmin konusunu ne bileyim kurgusunu beğenmedim..Evet oturdum zırıl zırıl ağladım ama bu filmin duygusallığından mıydı yoksa benim ağlamaya bahane aramamdan mı bilemedim..Alışılagelmiş kurguları sevmiyorum sevmemesine de Türk filmlerine karşı da garip bir antipatim var..Sahi "İncir Reçeli" denen süper ötesi film de bir Türk Filmi değil mi?Öyle..Neyse İncir Reçeli'ni severim bana bir şeyi sevme hakkı vermediklerinden mi severim?Sanmam..Sevme hakkım saklıdır benliğimde ama ben incir reçeli severiiimm :)


Deli gibi acıyan gözlerimi sevmem..Unutulmayı sevmem öyle hissetmeyi de sevmem..Nerden mi geldik buraya?İşte sevdiklerimden sevmediklerimden..Ruhiyeti fırkatımdan falan..
İçimde taşan bir şey var hissediyorum..Şu anki hissiyatım tam olarak budur.
Bir de offff diyesim var.Offf yani!
Neyse ya ben incir reçeli severim.
Bana şu anda biraz dinginlik lazım.